4 Eylül 2017 Pazartesi

frozen out

Geceler çok sevimsiz..
Artık uzunca sayılacak bir süredir ışık açık yatıyorum. "Uyuyorum" diyemiyorum, çünkü tüm olan biteni duyabiliyorum. Anlık dalışlarımda ise halüsinatif olduğuna kendimi inandırdığım birtakım olaylar silsilesi yaşıyorum. Gündüzler daha da sevimsiz ve kısa.
Geceden ne verim alıyorum ki gündüz demleneyim ? Zamanla sıkıntı yaşamaya başladık yine.

Öte yandan bir şekilde devam ediyorum hayatıma, büyük değişiklikler var. Ama öyle yorgunum ki, yazmak istemiyorum. Kendimle bile konuşasım yok. Tam bir şeyler rutine girmişken geçmişten esen bir rüzgar, getirdiği bir kırıntı..dengelerimi altüst ediyor. Dönemsel bir zayıflık diyelim. Hayatımın demirbaş listesinde adı olan - ya da var olduğunu ve hep olacağını düşündüğüm- kimselerin uçup gitmesi. Sanki o şeyler yaşanmamış gibi. Hiç bir skim paylaşılmamış gibi. Yıllarca kendimi sikmişim de ondanmış bu öfkem. Kişi kendisinin cehennemidir de cennetidir de..Bir zamanlar dibine kadar yanaştığım cennetin, bir vahadan ibaret olduğunu anlamam çok eskiye dayanmıyor.
Eylül'ün götlüğündendir diyelim. Götümde uyuyan adamın elini "siktir et şunu" der gibi sallamasından değildir yoksa.
Hep aynı başlangıçlar, benzer replikler, değişik sonlar, hep hüsran, kırgınlık.
Sanırım yine daldan dala atlamaya başladım..benim neyime yetişebildin ki uçuşan fikirlerimi yakalayacaksın ?

Saat 10 oldu..uyku yanaştıkça sıkıntı basıyor. Bir gün korkunun şiddetinden nefessiz kalıp, ölücem. Öyle bir sıkıntı ki,..anlatma girişimi bile sıkıyor. Dinleyen de yok zaten amk !

Sizlerden çok bıktım ben ! Bencilliğinizden korunma amaçlı azcık daha yükselttim duvarlarımı. Sikiniz o kadar tehlikeli değil yani, düşün. Sevgisizlik, yalan, hayran bırakacak düzeyde eş anlamlı kelime dağarcığı- WOW ! - samimiyetsizlik..uff ! ne zor işler bunlar amk ! biraz kendin olsana, ol bakiim, valla taşşak geçmiycem..sadece şaşırabilirim arada ; hadsizliğiniz içinde bir evren, o evrende bir dünya, o derece. Oysa ben gayet dik ve netim tam 90 derece. Sizde var mı sik 90 derece ? karakteriniz 360 derece.
Matematiği sikiim, size de ne olursa olsun. Sizler bencillik savruluşlarınızda kaç kere düşündünüz beni ? Düşürdünüz.

UFFF !! Sığmıyorum. Eylül !! Git buradan ! Her yere,her şeye, kendime bile yabancıyım. Bomboşlukta sallanıyorum. Elini uzatan yok, tutmak istediğimden de emin değilim zaten. Devam ediyorum işte..anlamsızca içimde günden güne büyüyen bir boşluk içinde, senin çok da dışında.

30 Temmuz 2017 Pazar

aş..k

Yine bol şaraplı bir geceden günaydınlar !!

Hadi hislerimizden bahsedelim şimdi burada. Ben bir kadın olarak hissiz hiçbir şey yapamıyor olduğumdan karşı cinsi anlamakta çok zorlanıyorum mesela. Poker face olmayı da beceremedim, bir yerden rengimi belli ediyorum. Başarısızım, sınıfta kaldım.
Aşık olmadan gel..
Konuşmak ne de kolay..cetvelle sınır çeker gibi cümle kurmak dan dan..
Ben kendimi karşı tarafın yerine koyabiliyorum sık sık, acaba bir dakikalığına da olsa birileri benim için empati yapsa ne olurdu?
Geberirdi zannımca.
Çünkü insanlar çok kötü azizim. Maalesef gittikçe daha da beter bir hale koşuyorlar.
Önce "günaydın"la başlayıp, mutlaka "iyi geceler" ile biten konuşmalar hedefte kesişmiyorsa, bıçak gibi kesiliyor.
Bir değil, iki değil..
Kısa cümlelerle kendini tanıtma, sadede koşalım..hee yok mu, o zaman tünele giriyorum cnm,ok kib bye.

Bir de diğer açı var ; ben ve hislerime olan saygım.
Hislerime olan saygımdandır sadakatim, yoksa sende değil iş.
Bende böylesine bir yerin ve kredin olduğu için, maksimum haz alabiliyorsun. Sömürüyorsun, en yüksek anlarımın ağzına sıçıyorsun.
Sıçmıklı boklu sikik hayatının rengi olmak sikimde değil yoksa.
Ağzın götün başka başka konuşsa da, çok şükür hislerimle hareket ettiğim için hala görüp ,anlayabiliyorum.
Masumiyetimi kaybetmeyeceğim.

Sen bendeki seni emmekten yorulacaksın, tükeneceksin.
Sen inatla inkar ederken yılacaksın.
Ben hep burada aynı yerimde ilk günkü gibi hisli hisli duruyor olacağım.
Hep durdum çünkü, hareketsizim sana karşı- gel demedim hiç gitmediğim gibi.
Sen bir gün geldiğinde gerçekten geç kalmanın ne olduğunu göreceksin.
O benim geç kalmam değil, senin tez canlılığındı çünkü.

Bir gün üzerimdeki dna'larınla tamamen yok olacağım. Belki o zaman eksikliğini duyduğun yönün tamamlanacak,bütün olacaksın.
Ve biz asla "biz" olamayacağız.

Genelden başlayıp, özele indiren böyle aşkın amk !

Pardon ! Aşk yok, temas var, en hissizinden, mekanik, robotik, siyahlı, beyazsız.

18 Temmuz 2017 Salı

rain..y

Gri ve sert rüzgarlı bir güne uyandım sanki hiç uyumamış gibi.
iki buçuk saatlik yarım yamalak uykunun ardından çok da iyi uyumuş gibi..
kafamdaki düşünceler askıda, uzun zamandır yapamadığım-belki de uyuyamama sebebim onlarmış-gibi bıraktım herşeyi rüzgarın kollarına.
yürüdüm.
yağmur bastırdı.
önce cis cis..sonra baktım saçlarım ağırlaşmaya başladı, sağanak yağış. :)
düşündüm sonra ; kimilerinin D vitaminine ihtiyacı var, vücut istiyor.
benimse ihtiyacım olan şey -her ne ise- yağmurda.
o kadar saat uykuyla, o kadar zaman ayakta, hala oturup belli aralıklarla masmavi ışıklarıyla aydınlanan gökyüzünü izliyorum.
depoluyorum.
her ne ise şu anda bana gelen, çok da iyi geliyor. :)
mutluyum bu gece, kafamdakiler aktı gitti.
mutlu uyuyacağım bu gece.
yarına uyanmamak bile olsa sonunda, mutlu olacağım.
minimal dünyam, kocaman boşluğum ve ben bu gece kenetlenip huzurun tadını çıkaracağız.

vücuduma iyi gelen yağmur, bakışıma iyi gelen şimşek, burnuma iyi gelen ıslak kokusu, boşluğumu besleyen acı..en zevklisinden.
ve bana asla gelmeyen sen..

ne güzel şeyler bunlar böyle.

p.s. bir de şu asit olmasa..

15 Temmuz 2017 Cumartesi

ego booster

Çeşitlerine göre çeşitli insanlar var ; aktardaki gibi, jager gibi, mesir macunu gibi..
Kimi bir diğerini dibe çekerken uyuşmazlığı ile, bir diğeri de tüm boşlukları doldurabiliyor.
Kimi sen onu anlat istiyor, yaz, çiz istiyor..doymuyor kendini dinlemeye..susuyor, cevap vermiyor.
Kimi de seni dinlemiyor, sadece kendini anlatıyor.
Hep bi kendilik, bencillik, narcissism..ve bunun altında yatan eksiklik, aşağılık komplexi.
Sen anlat, o yukarılara çıksın. Çıkarken de üstüne bassın. Bencillik, öyle böyle değil.

Ben de hep bunları bulurum. Öyle bir sencilim. Öyle ki, seni düşünmekten midem kavruluyor, ağzımın içi asit dolu.
Ejderha misali seni anlatıyorum, uzat da sigaranı yakayım midemin yangısıyla.

Saat sabahın 4üne geliyor. Hala senden bahsediyorum, asit çok fena..
Yazarken takılıyorum bir yerlere, sökülmüyorum ama..sadece içim çıkıyor tam da böyle, buraya aktığı gibi.

Sen bu kadar bencil, ben bu kadar sencil. Eldivenin diğer eşi gibi. Parmaklar da karşı karşıya nasıl olsa, cuk oturuyor.
Sen de bana oturuyordun hep böyle-gözlerine ilk baktığım an anlamıştım çilingirin anahtarı tek seferde bulması gibi.

Bunu yüksek sesle söyleyip yücelttim ya seni, kendimi de yerin dibine soktum. Yine mi mükemmel tamamladık birbirimizi ?

Eldiven mi çorap mı,ne,neyin,nasıl,kimin eşi..bilemem de ;
Bana en iyi sen oturdun, içime içime..

24 Haziran 2017 Cumartesi

yüzsüz

Bugün yine bir farkındalık patlaması yaşadım ;

Biri ya da birileri varken yalnızlıktan çığlık çığlığa bağırıyormuşum.

Oysa şimdi tamamen yalnızım.

Bas bas bağırıyorum, duyan yok.

Duyurmak için de bir çaba sarfetmiyorum eskiden olduğu gibi.

Çünkü teşhis koymak, adını koymak ya da ne olduğunu bilmek nerede olduğunu bilmemekten bir adım öne atar seni.

Ben böyleyim, yalnızım.

Sen neredesin peki ? Kendini kandırabiliyor musun hala ?

Cevaplarla yüzleşebilecek yüzün var mı ?

19 Haziran 2017 Pazartesi

that day

https://www.youtube.com/watch?v=oSCfu8L4lDo

Bundan dört sene önce yine bir Haziran akşamı çılgınlar gibi yağmur yağıyordu.
Bu sefer gündüzden belli değildi yağacağı, oysa ben hazırdım botlarımla..
O gün beklediğim yağmurdu, yalın ve sek..
O gün saçlarımdan süzülüp beni sevip geçen damlalar kalbime ok gibi batmıştı.
Ve ben sana yine bilmemkaçıncı kez aşık olmuştum.
Değişik bir his..aşina ama her seferinde ilkmiş etkisiyle korkutuyor.
Kocaman çünkü, sarsıyor.
Yatarken "and the world returned" ,uyanırken "crystal planet" gibi..
Tabii bunun bir de gün ortası soundtrackleri var; ben yine siyah-beyaz'da kalayım.
Sana aşık olmaktan korkmadım hiç..aksine bıraktım kendimi,çünkü aşk'tı..sonu hep hüzün,yoksunluk..
Bu bilmemkaçıncı kez içine düştüğüm aşk, her defasında benden bir değil,binler götürdü.
Tek taraflı olunca yenilenmedi, tüketti kendini.
Oysa sen hep vardın..yerin,yurdun belli..
Ben gittim. Tutunacak bir parçan yoktu, vardı ama soğuk ve mat.
Hissedemedim.
Hissettiremedim.
Hissiz olamazdım. Seni hissizlikle göremedim ben.
Tek başıma taşıyamadım. Toparlandım, çıktım gittim hiç bir zaman ait olmadığım evimden.

Bugün yine yağmur yağdı, ıslandım. Tek fark, bu sefer güneş de vardı, inadına.
Boşluğunun yeri sızladı, seni aradı. Elimle ısıttım orayı, tuttum.
Korkacak bir şey yoktu ki..

Gülümsedim ve devam ettim.

Bugün bu aşk'a pas vermedim.

28 Nisan 2017 Cuma

*do me a fervour

Rüya tabirlerine inanır mısın?

İşime gelenlere inanırım ben. Bu demektir ki, genelde negatif yorumlar çıkar ve sonunu getirmekten kaçınırım. Kullandığım ilaçların etkisi ile güçlü ve fazlasıyla renkli rüyalar görmemin buna katkısı büyük. Geçen gün inanılmaz etki bırakan bir rüya gördüm. Hala sarsılıyorum.

Babamla Yunanistan'a gitmişim. Deniz, güneş..renkler..kalbim pır pır. Babamla paylaştım, "bak bi" dedi. Şaşırdım, çünkü ilk defa bu kadar fazla pozitif yorum üstüste gelmişti. Tedirgin bir mutluluk sardı beni. Sonra düşündüm de, mutluluk da bende, hüzün de..

Günün ilk saatlerinde bir an bir şey oldu ; boşlukta hissettim kendimi. Kocaman bir boşluk. Hep olan boşluktan biraz daha farklı, sanki kısmen anlamlı. Tutacak bir el ya da tutunacak bir dal aradım, yoktu. Ne de güzel kandırmışım kendimi hep? Uğraşıyorum, olmuyor şu an. Biliyor musun, hiç sevilmemişim ben. Beynim yanıyor, bu düşünceyi ötelemek istiyorum, olmuyor. Sevilmemişim. Çok sevmişim, öyle çok sevmişim ki, etrafımı sarıp sarmalamış, yörüngeme giren herkesi ve her şeyi aynı görmüşüm. Düşündüğüm gibi değilmiş, olmamış ki hiç. Bu sarsıntı çok fena.

Sen benim gibi sevilmemenin ne olduğunu bilir misin ? Tecrübe ettin mi hiç ? Etme. Üzülürüm sonra senin için.
Sonra, enerjim de yok eskisi gibi, tutamam elinden, kalamam yanında.

Bu yetersizlik içten çürütücü..bu cinnetler sıklaştıkça ürkütücü. Her vuruşunda biraz daha koparıyor yaşamımdan.

Cinnet bir gün tamamen götürecek bendekileri. O zaman ben de gideceğim.

16 Nisan 2017 Pazar

the eve of the day


16 Nisan 2011..diğer yarım diyebileceğim adam evlendi.

16 Nisan 2017.. erkek arkadaşım hiç de umulmayacak bir şekilde işi dönülmeze soktu ve bitti.

Yarın benim doğum günüm. Yenileneceğim,yaş alacağım ama gençleşeceğim. Her şeye ve herkese inat doğacağım.

Arefe günleri zaten hep böyledir. Neyin arefesi olursa olsun. Biz asıl günlere bakalım.

iyi ki varım, iyi ki doğmuşum. Yalın ve yalnız, yandakiler teferruat. Bana yine ben lazımım.

Ahh bir de şu belim ağrımasa..

9 Nisan 2017 Pazar

scenes from a "spring" day

Nisan 9..

Bahar gibi, ama değil. Gökyüzü renk ve şeklen sonbahar sonuymuş hissiyatı veriyor. Sanki yazı es geçip, kışa dalacakmışız gibi.
Gözlerimizin önünde mevsimler değişiyor, küçük alanlarda pek hissedilmiyor gibi anlaşılsa da, resmin tamamına bakınca dünyanın yok oluşu hızlanıyor. Bizler ise kendi bencilliklerimizde şuursuzca vakit harcarken burnumuzdaki sümüğü bile ihmal ediyoruz.

Insanlar çok zararlı mahlukatlar. Bugün belki yıllar sonra çimenlik bir alanda bir sürü yabani papatya gördüm. Sonra falı geldi aklıma. Ne kadar saçma bir zihniyet ! Olabilitesinden vazgeçmiş olduğun bir dava için, bir canlıyı kopartıyorsun, suyla buluşması halinde yaşama ihtimali varken,o yarı baygın bir haldeyken canlı canlı yoluyorsun : "seviyor,sevmiyor,seviyor.." Aslında sonucunu çok da iyi bildiğin bir şey için bir canlının yaşama hakkını elinden alıyorsun. Üstelik "sevmiyor" ile pessimist bir başlangıç yaparsan sonuç istisnasız "seviyor" çıkıyor. Bu da işin başka bir ironisi.

Empati yok hiç. Papatya olarak yaratılmış olabilirdin ve senin o çok sevdiğin,geçen sene şans eseri paçayı zor kurtardığın bahar ayı, "yine bir insan mahlukatının bir akrabanı ya da seni kopartıp yolması riskiyle" strese dönüşebilirdi. Sevgi ararken sevgisizlik saçmak çok da lüzumlu bir şey olmasa gerek.

Yine de Nisan güzeldir. Algılarım açılır, her Nisan yeniden doğar, bir yaş daha gençleşirim ben.

6 Mart 2017 Pazartesi

a short story about agony

She liked pain as everybody expected her to do so..
She got fed by pain n sufferin..
There were times she thought she wouldnt be able to get enough..
But she felt full thanks to this..
-cause it had never been enough..
This feelin gave her heart vibrations and the strength to put up with the unbearable sides of life..
The life she never wanted to be in..
So she tried other ways to feel more..more than ever..
More than the pain before..

Agony..

He asked her :

"Does it hurt?"

As she was moanin his name, she was murmurin inside..
whispers that only tear her heart apart :

"not as much as this,my man,believe me not.."

The End.

10 Şubat 2017 Cuma

a.k.*


* Adını koyma

Küfür gibi ama değil. Bunu isimleştirilmiş gibi de düşünebilirsiniz, negatif emir kipi olarak da..tamamen sizin bakış açınızla alakalı.

Olması gereken şeylerin aslında öyle olması gerektiğine inanmıyorum. Huzurumu ve sinirimi bozan etkenlerden birisi de bu. Karşılıklı hislerin olması, sevgili olmayı gerektirmez diye düşünüyorum. Ya da her mutlu günde ben de mutlu olmak zorundaymışım gibi..364 gün içten gülümsememişken, sadece doğum gününde hediye almak/vermek istemiyorum, inandırıcı gelmiyor. Düğün gecesi herkesin senden seks beklemesi de çok itici..vs vs.Ciddi yollara girdikten sonra ne kadar ciddiyetsiz olunuyor, buna hiç katlanamıyorum.

Kan bağın olmayan biriyle ilişkinin adını koymak çok zor. Arkadaş,sevgili,ruh eşi,fuckbuddy,iş arkadaşı,yoldaş.. en ufak bir tavır değişimi bu unvanlardan birinin statüsünü düşürür veya yükseltir. Enteresan işler ! Keskin sınırlar beni boğuyor. Sevgili olma durumu beni her zaman tutsak hissettirmiştir. Hele ki başında iyelik sıfatı veya sonunda zamiri varsa.."sevgilimm" / "benim sevgilim".. AYH ! kimsenin benim olmasını istemem, benim olan şeyler bellidir..sigaram,çakmağım,evim,işim,siyah kazağım,zincirli botlarım,spor tutkum.. bunlarla bir olmayı kim ister? isteyeni istemem,o derece.

Olay zaten senin/benim/..,etc. meselesi değil. Olay "biz" olabilmekte..Karşılıklı hislerin/aşkın en büyük etkilerinden biri,konuşma esnasında "biz" diye bahsedebilmektir. "Biz" olabilmek, iki farklının puzzle parçası gibi bir olabilmesi,bütünü oluşturabilmesidir.
Sevişirken gözleri kapatmamaktır,aynaya bakar gibi rahat olabilmektir onun yüzüne bakınca. Hiç bitmeyen bir iştahtır. Kalbin çarpıntısı için endişelenmektir. Üşüyor mu, aç mı, acaba sağlığı iyi mi..gibi sorularla boğuşmaktır. Bunun gibi bir sürü saçmalık daha işte..en iyisi hiç adını koymamak.

Oysa, kendime en uzak olduğum an, en yakınımda..

Hiç "biz" diyememeye..

18 Ocak 2017 Çarşamba

:(/)

Pessimist olduğunu kabul etmek bence optimisme atılmış en büyük adımdır. Neden mi ?
Zor çünkü pozitif olmak. Aslında söylemek istediklerimizin aksini sözcüğe vurmak tüketici..iyiye odaklanmaya çalışmak..
Ölüm diye bir gerçek var. Ölüm kötü değil, aksine iyi. Ama sevdiklerimize "sonra görüşürüz" derken bile sonrasından emin olamıyoruz. "Herşey çok güzel olacak" demek de yorucu. Pozitifliğe yönelmek çok zor. Ben pessimist bir insan olduğumu kabul edip, bu şekilde yaşamaya başlayalı en optimist insan oldum. Kasmıyorum artık : " o amk bardağında yarım bardak su var!" ohh bee !

Insanlar genelinde bastırılmış negatifler. Mesela, bir insanın mutlu olmasına destek oluyorsun. Cesaretlendiriyorsun. Elini tutuyorsun. Yuvasını yapıyorsun. Sonuç : senden uzaklaşıyor ya da yanında olmuyor aynı ölçüde.
Öte yandan, başka bir insan kendi mutluluğu için aşkının peşinden koşuyor..içinde bulunduğu durumun biraz çetrefilli olduğunu düşünelim ; yuva yıkıcı oluyor. Yaparken de yıkılıyor aslında. Insanlar negatif ve korkak. Ve sanırım ben insan değilim :)

Bazen tanımadığım yaratıkların arasına karışıp, kaybolmak istiyorum. Bir sinema olsun, bir de tüm kabuklarımı koparırcasına yolan bir film. Dokunsun her yanıma, iğne gibi batsın. Ağlayayım. Karanlıkta, yüksek seste, tanımadığım yaratıklar tarafından sarmalanmış halde haykıra haykıra ağlayayım. Sonra gülümseyerek çıkayım. Birşeylerim kalsın o karanlıkta.

Yapmak lazım arada..

12 Ocak 2017 Perşembe

emerji

Altı günün ardından bugün köprünün diğer tarafına geçtim. Kıtalararası değil, şehir içinde şehir gibi.
Aslında herkese nasip olmaz aynı gün, hatta kısacık zaman dilimi içinde kıta değiştirmek ama hissiyatı zor. Hissediliyor kıta değişimi. Benim içinse durum çok daha farklı. Unkapanı köprüsünün diğer tarafı karmakarışık bir dünya. Evim dediğim, kendimi güvende hissettiğim yer Unkapanı köprüsünün oradan Zeytinburnu'na kadar. Küçücük bir alan belki ama bana yetiyor. Yaklaşık bir hafta boyunca evimdeydim,semtimde. Kocaman bir tatil gibi geldi, iyi hissettirdi. Yağan karın etkisi gözardı edilir gibi değil tabii :)

Kar çok güzel. Saatlerce izledim. Perdelerimi açtım. Yürüdüm. Üşüdüm, hatta hissizleştim soğuktan. Bu süre zarfında ağzım kapanmadı hiç. Ağlamadım. Güldüm hep. Geceler bitmedi, gündüzler gözüme ışık sokamadı. Mutlu oldum. Hep kar olsa, ben hep mutlu olsam.. (wishful thinkin) Juliet var, komşum. French bulldog olur kendisi birazcık. Sarıldım, koklaştık. En büyük hayallerimden biriydi onunla karda yuvarlanmak. Yaptık :) Hayvan demeye dilim varmıyor hayatımdaki çoğu insana bakınca..öyle empatik, hissiyatlı bir varlık ki.. Juliet candır, canımdır.

Mutlu oldum yahu ! ehehehe :)

Gene böyle ık bık saçlamalayanlar oldu tabii bu süre zarfında. Yaz olduğunda mutlu olmayı hedefleyip bir türlü mutlu olamayan insanlar var ya, hı hı onlar işte. Öyle de mutsuz, böyle de mutsuz. O yüzden hep yağmur, hep kar yağsın. Ben bari mutlu olayım.
Amk, yazın da benim enerjimi emiyorsunuz, kışın da..jeneratör müyüm ben amk ? Fuckin energy vampires !

Arkadaşlaaaar.. ben artık enerjimi sizinle paylaşmak istemiyorum. Aramayanı aramayacağım. Önemli günleri asla unutmam, -mış gibi yapacağım. Doğum gününüzde arayan tek kişiyi de kaybetmiş bulunmaktasınız. Ben çekiliyorum. Kendi dünyamda yeterli ve mutluyum.
Hani kalabalık ya herkes, ne kadar öyleyse o kadar yalnız, o kadar enerji emmece..

Size huzur diliyorum. Kendinizle barışmayı, herşeyi olduğu gibi kabullenme direnci diliyorum.

iyi geceler. :)

2 Ocak 2017 Pazartesi

bro-ken

Sizin hiç kalbiniz kırıldı mı?
Yoo..öyle değil. Ben de bugüne kadar kırıldı sanmışım ama öyle şeyler oluyormuş ki hayatta,gelen gideni uçuruyormuş..
Öyle işte..