28 Nisan 2017 Cuma

*do me a fervour

Rüya tabirlerine inanır mısın?

İşime gelenlere inanırım ben. Bu demektir ki, genelde negatif yorumlar çıkar ve sonunu getirmekten kaçınırım. Kullandığım ilaçların etkisi ile güçlü ve fazlasıyla renkli rüyalar görmemin buna katkısı büyük. Geçen gün inanılmaz etki bırakan bir rüya gördüm. Hala sarsılıyorum.

Babamla Yunanistan'a gitmişim. Deniz, güneş..renkler..kalbim pır pır. Babamla paylaştım, "bak bi" dedi. Şaşırdım, çünkü ilk defa bu kadar fazla pozitif yorum üstüste gelmişti. Tedirgin bir mutluluk sardı beni. Sonra düşündüm de, mutluluk da bende, hüzün de..

Günün ilk saatlerinde bir an bir şey oldu ; boşlukta hissettim kendimi. Kocaman bir boşluk. Hep olan boşluktan biraz daha farklı, sanki kısmen anlamlı. Tutacak bir el ya da tutunacak bir dal aradım, yoktu. Ne de güzel kandırmışım kendimi hep? Uğraşıyorum, olmuyor şu an. Biliyor musun, hiç sevilmemişim ben. Beynim yanıyor, bu düşünceyi ötelemek istiyorum, olmuyor. Sevilmemişim. Çok sevmişim, öyle çok sevmişim ki, etrafımı sarıp sarmalamış, yörüngeme giren herkesi ve her şeyi aynı görmüşüm. Düşündüğüm gibi değilmiş, olmamış ki hiç. Bu sarsıntı çok fena.

Sen benim gibi sevilmemenin ne olduğunu bilir misin ? Tecrübe ettin mi hiç ? Etme. Üzülürüm sonra senin için.
Sonra, enerjim de yok eskisi gibi, tutamam elinden, kalamam yanında.

Bu yetersizlik içten çürütücü..bu cinnetler sıklaştıkça ürkütücü. Her vuruşunda biraz daha koparıyor yaşamımdan.

Cinnet bir gün tamamen götürecek bendekileri. O zaman ben de gideceğim.

16 Nisan 2017 Pazar

the eve of the day


16 Nisan 2011..diğer yarım diyebileceğim adam evlendi.

16 Nisan 2017.. erkek arkadaşım hiç de umulmayacak bir şekilde işi dönülmeze soktu ve bitti.

Yarın benim doğum günüm. Yenileneceğim,yaş alacağım ama gençleşeceğim. Her şeye ve herkese inat doğacağım.

Arefe günleri zaten hep böyledir. Neyin arefesi olursa olsun. Biz asıl günlere bakalım.

iyi ki varım, iyi ki doğmuşum. Yalın ve yalnız, yandakiler teferruat. Bana yine ben lazımım.

Ahh bir de şu belim ağrımasa..

9 Nisan 2017 Pazar

scenes from a "spring" day

Nisan 9..

Bahar gibi, ama değil. Gökyüzü renk ve şeklen sonbahar sonuymuş hissiyatı veriyor. Sanki yazı es geçip, kışa dalacakmışız gibi.
Gözlerimizin önünde mevsimler değişiyor, küçük alanlarda pek hissedilmiyor gibi anlaşılsa da, resmin tamamına bakınca dünyanın yok oluşu hızlanıyor. Bizler ise kendi bencilliklerimizde şuursuzca vakit harcarken burnumuzdaki sümüğü bile ihmal ediyoruz.

Insanlar çok zararlı mahlukatlar. Bugün belki yıllar sonra çimenlik bir alanda bir sürü yabani papatya gördüm. Sonra falı geldi aklıma. Ne kadar saçma bir zihniyet ! Olabilitesinden vazgeçmiş olduğun bir dava için, bir canlıyı kopartıyorsun, suyla buluşması halinde yaşama ihtimali varken,o yarı baygın bir haldeyken canlı canlı yoluyorsun : "seviyor,sevmiyor,seviyor.." Aslında sonucunu çok da iyi bildiğin bir şey için bir canlının yaşama hakkını elinden alıyorsun. Üstelik "sevmiyor" ile pessimist bir başlangıç yaparsan sonuç istisnasız "seviyor" çıkıyor. Bu da işin başka bir ironisi.

Empati yok hiç. Papatya olarak yaratılmış olabilirdin ve senin o çok sevdiğin,geçen sene şans eseri paçayı zor kurtardığın bahar ayı, "yine bir insan mahlukatının bir akrabanı ya da seni kopartıp yolması riskiyle" strese dönüşebilirdi. Sevgi ararken sevgisizlik saçmak çok da lüzumlu bir şey olmasa gerek.

Yine de Nisan güzeldir. Algılarım açılır, her Nisan yeniden doğar, bir yaş daha gençleşirim ben.