19 Mayıs 2024 Pazar

lunatic upshot

Her gün başka biri olarak uyanmanın verdiği tedirginlikten bağımsız musmutlu uyandığım bu sabahın geç öğle sonrasından selamlar!  Hiç de yazasım veya açıklayasım yok; dan dun saydırmaya geldim sonuçlarını paketleyip geçmişe postalayarak. 

Henüz yeni kişiliğimi oturtamamışken, çoğu "şey" -ki bunların ne olduğunu bile adlandıramazken- gereğinden fazla belirsiz. Belirli olan birkaç nokta var tanıdığım ama artık ölmüş olarak adlandırdığım kendime ters : eskiden kopmak. Mental sancılar çektiren 90lar kendini yok etme sürecine girdi ya da girmiş, bilmiyorum. On dört sene önceki tazelikte, on dört sene sonrasının yorgunluğu ile harmanlanmış değişik bir kadına bakıyorum artık aynada. Acı ile beslendiğim gerçeğini kendime itiraf etmek de yordu fazlasıyla. Self sabotaj - yetemiyorsam : his sabotage - hala etkin. Yıllardır "B planı" gibi görülmem zehir iken, alfa-omega planlarım panzehirim olmuş; ben bihaber. Vücut başa çıkamadığı durumlarda doku değiştirir ve bu da uzun vadede kansere yol açar ya, sanırım ruhum başa çıkamadığı için kendini komple değiştirdi. Neden geçmişin en büyük sancısı anın şifası o halde? Bunu düşünmek istemiyoruz ama büyük bir tsunami vuracak, hissiyat çok güçlü. Neyse.. anda kalalım for the time being. 

Kimse tanıdık değil, yaklaşık bir ay önce yeni bir adam tanıdım işte, o kadar. Yeni adam çok tatlıymış, üstelik kocaman- bu da sevilecek daha çok yer olduğu anlamına geliyor. Sevmelere doyamamaktan sevilmeyi ihmal etmişim; kocaman bir açlık var içimde..olur da yanlışlıkla iyi bir söz çıkar diye ödüm kopuyor, partiküllerime ayrılabilirim ama neyse ki böyle bir ihtimal de yok. Öylece geçiyor günlerim, tavan - zemin arasında savrula savrula. Suskunluğum yorgunluktan. Kırılmaktan yoruldum. Artık kırılgan değilim, o öldü. Yeni hayatıma kırık başladım, hem kalben hem ruhen.  Kafa da kırık zaten. Silindikçe iyi oluyorum, daha da iyi olacağım. Öte yandan daha neyin ne olduğunu anlamamışken, kim bu tanıdık yabancı? Nereden çıktı karşıma daha diğerinin toprağı çimlenmeden? 

Belki de en yakını benimdir. Sonuçta en çok beni acıttı; o kadar acıttı ki, her dokunduğunda hızla siliniyor olumsuz olan her şey, o bende intihar etmeden ve ben sonrasında ölmeden önceki her şey.. Ağzı ab-ı hayat kaynağı, minik öpüşler yeni hayatıma can katıyor sanki.. ömrümü yemiş birinin ömrümü uzatması da nasıl bir oxymoron! Düşünmeden yazıyorum, kimseyi de düşünmeden.  Sessizce ve şiddetli çarpıntılarla geçiyor günler. Bastırdığım ama nedenini hatırlayamadığım acılar hissettiriyor kendini sık sık. Çok yorgunum. Belki de gerçekten gitmek herkes için en iyisi..ama yorgunum. Aramızdaki Achilles paradoxunun minimuma indiği bu garip günlerde yer değiştirebilecek cesaretim yok. Korkuyu da hatırlamıyorum ama tünelin sonunu görme arzusu biraz yaşama tutunma konusunda destek veriyor gibi. 

Kafam susmuyor. CPU burning..but not as much as my desire.. (bu da eskiden beri gitmeyen, sürekli üreyen bir şey)

Eskiden..

Üstüme titrerdi. Gözlerime baktığında içim titrerdi. Sonrası malum; birlikte titrerdik. Gerçekten ölmüş, bendeki kendini öldürmüş, beni de bilmemkaçıncı kez öldürmüş. 

Peki ya şimdi?

Kimim ben? Kim bu adam? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder