Duygularımı ve başka bir sürü şeyimi yitirdiğim bir yılın son anlarından..
Hoş çakal .
Aralık ayının hatrına selam olsun!
Ultra tatsız tuzsuz bir o kadar ruhsuz geçiyor günler, amaçsızca, ümitsizce..
Kusuyorum bol bol ama neyi çıkaramıyorum yıllardır, bilmiyorum.
Görüp görebileceğiniz en akıllı akıl hastasıyım.
Her şeyin farkında olup da leylayı oynamak günümüz standartlarına ne de yakışan bir iletişim modelidir, değil mi ?
Sıcak - soğuk, uzak - yakın, tavan - yer.. bunlar da en acımasız manipülasyon teknikleridir.
Lakin ben çok yoruldum. Kanatlanıp uçmak, hatta yeniden uçuşmak istiyorum.
Aralık'ın bile yeterince iyi gelemediği, kalp kırıklığı ve yalnızlığın metastaz yaptığı majör depresyon belirtileri taşıyan minimal hayatımda umut tükenmiştir, ilgililere duyurulur.
Öte yandan, ölümü arzulamak da bi çeşit tutunma çabası değil midir ?
Neyse..
p.s. narsisizm bir canlının başına gelen en devasız illettir, sezer sezmez usulca uzaklaşınız, zira doktor olunmaz ama hasta doğulur. Bundan mütevellit sıkışıp kalınır dipsiz, karanlık bir bataklığın ortasında. Arada da kaşıntı yapar rektumda..
Eylül ayının buhranlarını bu sene buralara kusmadan içimde hallettim ve nihayetinde serinleyen hava ile birlikte özüme dönmeye başladım, kendimi attım dışarılara.
Bu sene daha sert geçiyor; içeride çözmeye çalıştıkça eş zamanlı olarak çürüyor insan, ehh yaş da geçiyor ya..neyse..
Birkaç hafta sonra Sarajevo'ya gidiyorum ve bu benim ilk "outta-comfort-zone" deneyimim olacak. Tek olmasını istemedim hiç, önceliğim olan insanlara teklif ettim, ısrar etmedim fakat. Korkuyorum da birazcık. Dil biliyorum evet, derdim de bu değil zaten. Biraz derdimden bahsetmek isterim :
Yıllardır her şeyi kendi başıma yaptığım için, yani yalnız olmaması gereken şeyleri de en iyi şekilde kendim yaptığım için, bir geçmiş döngüsüne saplanmış bulunmaktayım ve bunu bu platformda bile yeterince ima ettim. Yeni anılar biriktirmeye ihtiyacım var; biriktireyim ki, eskiler uçsun gitsin, iyileşeyim, umudum olsun. Görünüşe göre bu dönüm noktasını da tek başıma atlatacağım; sık sık yabancılaşma gelmiyormuş da ben haftada en az iki kez mevcut hayatıma yeniden oryantasyon çalışması yapmıyormuşum gibi..
Gerçek yalnızlık, bunu dile getirdiğinizde herkesin sağır kesildiği ya da yok olduğu zaman en çok hissettirir kendini.
Velhasılıkelam, kiminin parası yok (ama bana kadar), kiminin de vakti yok (benim için). Bahşedilen aklı birazcık kullanabilirsek, önceliklerimin önceliği olmadığım aşikâr. Oysa o kadar yetiyor ki bana, az önce bahsettiğim bahşedilen akıl kullanılırsa kolayca görülebilecek. Öte yandan;
O kadar mutluy(d)um ki bir süredir, ilk kez ölmek istemedim. :
Siz hiç hiç bir şey yiyip içmeden tok hissedip, yine hiç bir şey kullanmadan sarhoş oldunuz mu? Ben deneyimledim, hem de nasıl; diş etlerimin uyuşmasından, midemdeki kelebeklerin flamencosuna kadar..ama kiminin panzehiri kiminin zehiri olur bu hayatta ve bazı insanlar kusursuz kötüdür ya da sadece hasta.
Ve bazı insanların varlığı, yokluğundan daha ağır gelir "bu" cihanda.
Bir itirafta bulunmak istedim ama söyleyeceğimi şahsen duymak istemezdim, bu yüzden vazgeçtim. Çok korkunç, dağıtıcı, üzücü bir şey..hee.. çok merak ediyorsan, yüzüme sorarsın :)
Bir sır vereceğim :
Bazı insanlarla aramda kontrolüm dışında olan bir bağım var. O kişinin ya da kişilerin o esnada ne yaptığını, ne yapmış olduğunu ya da yapacağını görebiliyorum. Herkesle değil fakat. Seçemiyorum da.. o anki duygularını ve geçişlerini de hissedebiliyorum. Oldukça yorucu ve asosyalleştiren bir bağ..
Öyle negatif insanlar var ki, çiçekleri solduruyor, kurutuyor. Hissediyorum ama, ne yaparsa yapsın, direkt bende. Bi sktr olup gitmiyorlar.
Öyle insanlar da var ki, bütün oluyorsunuz, senkronizasyondan öte tamamlayıcı bir bağınız oluyor. İyi ki varlar.
Ama bilirsiniz ki sinek küçük olsa da mide bulandırır, negatif saçmışsa tohumlarını, döllenmeme şansı yoktur, mutlaka gelir bulur.
Beni bi salın artık.. ağırlaştınız, taşıyamıyorum.